top of page

Kaygı (Anksiyete) Nedir?

  • Yazarın fotoğrafı: gozde avsar
    gozde avsar
  • 12 Şub 2021
  • 2 dakikada okunur


Kaygı (Anksiyete) Nedir?


Kaygı, bir diğer adıyla anksiyete; bedenimizin ve zihnimizin tehdit edici bir durum karşısında verdiği otomatik bir tepkidir. Kaygı aslında beynimizin bizi olası kötü sonuçlardan korumaya çalışma şeklidir. Başımıza kötü bir şey gelmesini engellemek için zihnimiz tüm olumsuz sonuçlara karşı bizi hazırlamaya çalışır.


Kaygısı yüksek insanlar bu yüzden çok fazla kontrol etme ihtiyacı duyabilirler. Tam tersi şekilde, her şeyi kontrol altında tutma isteği de yoğun kaygı yaşamamıza sebep olur.


Kaygı ve Korku Arasındaki Fark Nedir?


Yolda yürürken size doğru hızla koşan vahşi bir köpek gördüğünüz zaman korkarsınız. Bu, beyninizin sizi tehlikeden korumak için verdiği otomatik bir tepkidir. Korkuya sebep olan nesne de tam karşınızda duruyordur. Kaygıda size bu duyguyu yaşatan şeyin bir nesnesi yoktur. Korku ile kaygıyı birbirinden ayıran faktör, nesnesidir.

Korku belirli bir durum ve nesneye karşı verilen bir tepki, kaygı ise belirsiz ve nesnesiz bir duruma karşı verilen bir tepkidir.


Korku ile kaygı arasındaki bir diğer fark da zaman faktörüdür. Korkuyu o anda yaşarız. Ancak kaygı geçmiş ya da gelecekle ilgilidir.


Herhangi bir nesnesi olmadığı için yönlendirilmesi de zor olan kaygı, yarattığı bu belirsizlikle ölüm duygusunu çağrıştırır. Bu yüzden çok yüksek kaygı yaşayan bireyler kalp çarpıntısı, nefes daralaması, titreme gibi fiziksel reaksiyonlar göstermeye ve bunun sonucunda da ölüm endişesi yaşamaya başlayabilirler.


Kaygılı İnsanların Özellikleri


Her şeyi en ince noktasına kadar araştırmaya ve belirli hale getirmeye çalışırlar. Belirsizlikleri ortadan kaldırarak kendilerini olası tehlike ve tehditlerden korumaya çalışırlar. Başlangıçta bu kontrol etme durumu konforlu gibi görünse de, bir noktadan sonra düşüncenin kendisi problemin haline gelmeye başlar.


Felaket senaryoları kurarlar. Olaylar hep kötü yönde gidecekmiş ve kontrolden çıkacakmış gibi hissederler ve olaylar planladıkları gibi gitmezse kontrolü kaybettiklerini hisseder ve bu duyguyla baş edemezler.

Herhangi bir davranışı sergilemeden önce çok fazla düşünme hali oluşur. Düşüncelerini enine boyuna değerlendirip en doğru hamleyi yapmak isterler. Yaptıklarının hepsi mantıklı bir temele dayandırılmalıdır. Bu da kendi içerisinde kaygıyı ar


tıran faktörlerden birisine dönüşür. Aslında kaygıyı azaltmak için yapılan şey, kaygının sebeplerinden birisi haline gelir.

Dış uyaranlara karşı hassasiyet artabilir. Sürekli başlarına kötü bir şey geleceğini düşünmek sürekli tetikte olmalarına sebep olur ve normal şartlarda tepki vermeyecekleri dışsal uyaranlara tepki verir hale gelirler.

İçlerinde sürekli olarak kendilerini eleştirmelerine ve yargılamalarına sebep olan bir iç ses bulunur. “Yeterince iyi değilsin, daha iyi yapabilirsin, bu şekilde yaparsan etrafındaki insanları koruyamazsın, senin yüzünden insanlar zarar görebilirler” gibi sürekli olarak kendilerini yetersiz ve eksik hissetmelerine yol açacak bir sesle boğuşurlar.

İçeriden sürekli yargılayan bu ses, dışarıdan eleştiri alabilme kapasitesini de düşürür. İnsanların söyledikleri herhangi bir şeye karşı aşırı hassasiyet durumu gelişir.

Algı tamamen iç dünyada ve düşüncelerde olduğundan bedensel duyumlarda azalma ya da onları ikinci plana atma durumu gözlemlenebilir.



 
 
 

Comentarios


bottom of page